Sayfalar

24 Mayıs 2011 Salı

SPOR SERVİSİ Mİ? SKOR SERVİSİ Mİ?



Farkında mısınız? Hep zararlı şeylerin tiryakisi oluyoruz. Zararlarını  hepimiz biliyoruz ama bu bilincimize ihanet edip, bu kötü alışkanlıklarımızın en yaman takipçileri oluyoruz. Kötü alışkanlıklar, evet... Sigara, binbir türlü hastalığın sebebi diyoruz. Ama şarkılarımızda bile onu sayıklıyor, en neşeli günümüzde, en dertli halimizde can yoldaşı yapıyoruz kendimize. içki kötülüklerin anası da olsa, şarkı da diyor ya, benim en iyi dostum içkim sigaram diye. Onu biliyor , onu söylüyoruz. Üç beyazdır bizi ölüme götüren ama onlarsızda yapamıyoruz. Hep kötü alışkanlıklardır hayatta vazgeçemediğimiz. Yıllardır Türk spor medyasında da olduğu gibi. ..
Şöyle bir bakın yıllardır aynı yüzleri görüp duruyoruz. Mantık belli, kulüp yöneticileriyle organik bağlar. Rüzgar nereden eserse oraya doğru bir taarruz ve yıpratma; kim size destek atarsa oraya doğru bir meyil, bir övgü. Balık baştan kokar misali kurulmuş spor servisleri. Bazen bitecek artık dedikce arkalarından gelen varisleri. Yerlerini korumak için kaliteli insanlar yerine, kendilerini hiç bir zaman geçemeyecek kalitesiz kopyalarını yetiştiren servis müdürleri.  Değişen Türkiye'ye karşı savunma mekanizmaları da sürekli kendini yenileyen ama bilinçlerini, anlayışlarını hiç bir zaman yenilemeyen gazeteciler, TV yüzleri.  Basit bir spor karşılaşmasını (adı üstünde SPOR), yani bedenen yapılan mücadeleyi hatta bir eğlence aracını  dünyada olan binbir türlü olaya, memleketin binbir türlü derdine rağmen gündemin tepesine oturtmayı başarabilen  sihirbazlar. Sporu sürekli  geliştirdikleri envai çeşit teknikle, değme paparazzicileri bile geride bırakarak yapılmış magazin programları. Gelişen futbolumuza, değişen taraftar profilimize, teknolojiyi üst düzeyde takip edip tatbik eden yayın organlarımıza rağmen nasıl olouyorda bu batıl inançtan vazgeçilemiyor? Nasıl oluyorda bu isimler hep yerlerinde kalıyor peki? Doğanın bile bir  döngüsü varken evrende hiç bir şey durağan kalmazken, uzay bile her an genişlerken bu zihniyet neden olduğu gibi duruyor? Yıllardır spor yazarlığı, spor yayıncılığı adı altında zengin olan bir kaç kişi dışında hiç kimse bunu bilmiyor ya da düşünmüyor. Neden bir çok genç meslektaşım bu düzeni degiştirme antları içtikten sonra (ki bir çoğuna tanık oldum) yönetici olur olmaz aynı çarklara adapte olmak yada sessiz kalmak zorunda kalıyor? Neden spor severlerin maç çıkışlarında protesto ettikleri , taraftar gruplarının kin kustukları bu insanlar hala oldukları yerlerde bilirkişi olarak kalabiliyorlar peki?
Cevap aslında çok açık ve çok acıklı. Çünkü bu insanları izliyoruz, yazılarını takip ediyoruz ve her pazartesi acaba ne diyecekler, acaba ne yazacaklar diye merak ediyoruz. Bize öyle uzun zamandır, öyle güzel yöntemlerle enjekte etmişler ki anlayışlarını ne kadar dolambaçlı, ne kadar kaba ya da ne kadar oynak  söyleseler de anlıyoruz dediklerini. Onları dinleyip işimize gelenleri takdir ediyoruz. Duymak istemediklerimizi söylediklerinde de küfürler ediyoruz. Ama ne olursa olsun onları seviyoruz, bağımlı gibi takip ediyoruz. Program saatlerini aklımızda tutuyor, gazetelerde ilk onların köşelerine bakıyoruz. Onlara hoca, duayen gibi sıfatlar takıyoruz.
Dedim ya her kötü alışkanlık insana zevk verir ama bizim o zevk sandığımız şey aslında bağımlılıktır. Ve bu bağımlılık bizden ziyade Türk Sporu'na zarar vermekte ve biz okudukça, izledikçe üstüne bindikleri  reyting denen engel, ahlak veya doğru-yanlış tanımayan canavarla yollarına devam ediyorlar. Ha ne mi olacak? Marka değeri dediğimiz sanal gerçeklik ne kadar artarsa artsın Türk Sporu bir iddia aracı, bir rant ve kitleleri uyuşturan bir etken  olmaktan hiç kurtulamayacak; hem de içindeki binbir güzelliği heba ederek.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

GALATASARAY HALA BENİ BEKLİYOR...

GÜZEL OYUN- PASCAL NOUMA


Pascal Nouma: Galatasaray hala beni bekliyor...
Klasikleşen Güzel Oyun Belgeseli'nin Pascal Nouma'nın konuk olduğu bölümü. Kaçıranlar için tekrar internette...


GÜZEL OYUN PASCAL NOUMA kazimkarabekirpasa